Markanın Kullanım Esasları

25 Kasım 2023

“SMK m. 23 uyarınca, tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıl olup bu süre, onar yıllık dönemler hâlinde yenilenir. Dolayısıyla marka hakkı koruması, bir üst süre sınırına bağlı olmaksızın markanın usulüne uygun şekilde yenilenmesi koşuluyla devam eder. Ancak bu şekilde tescil ile sağlanan korumanın süresiz devam ettirilebilmesi için tescil edilen markanın kanunda öngörülen şekilde kullanılması gerekmektedir.

 

Markanın kullanılmamasına bağlanan sonuçlar kendiliğinden ortaya çıkmaz. Marka koruması tescil ile elde edilmekle, kullanılmayan markanın koruması bir iptal talebi ile sona erebilmektedir. Diğer yandan, marka hakkının marka hakkı sahibine tanıdığı bazı haklar, örneğin benzer marka başvurusuna itiraz hakkı, markanın kanunun aradığı şekliyle kullanılmaması halinde kullanmama defi ile karşılaşılması ihtimali nedeniyle artık yararlanılamaz hale gelebilir.

Yargıtay, düzenleme ile kanun koyucunun markalar sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğünü ifade etmektedir.[1] Markanın kullanılması yükümlülüğünün temel nedeni olarak markalar sicilini gereksiz tesciller ile işgalin önüne geçmek ve sınırlı sayıdaki işaretlerin bunları ticari hayata konu etmeyenlerce meşgul edilmesini önlemek gösterilmektedir.[2] Bu şekilde marka sahipleri, ticaret ve sanayiye katkı sağlamaya zorlanmaktadır.[3] Diğer bir deyişle, markanın kullanılmasının bir zorunluluk olarak görülmesi ile amaçlanan; marka sahibinin üçüncü kişilerin bu markayı kullanımını engelleme hakkı ile ticari alana çıkartılmamış bir markayı kullanmak isteyen diğer girişimcilerin, rakiplerin menfaatlerinin dengelenmesi olarak düşünülebilir.[4] Gerçekten de markalar sicilinde tescile bağlanmış ancak ilgili pazarda kullanılmamış ibareler, sicilde yer işgal etmekte ve ilgili ibare ile gerçekten faaliyet göstermek isteyen, bu ibareye ihtiyaç duyan iyiniyetli üçüncü kişilerin faaliyetlerini kısıtlamaktadır.[5] Bu şekilde bu zorunluluk ile bir toplumsal yarar gözetildiği ve iptal talebinde kamu yararı bulunduğu açıktır.[6]

 

SMK’nın 9/1’inci maddesinde; “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” ifadesi yer almaktadır. Buna göre marka, marka sahibi tarafından, ciddi biçimde ve tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanılmalıdır. Türkiye’de gerçekleşmesi gereken bu kullanım haklı bir sebep olması hali dışında markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde gerçekleşmeli ve markanın kullanımına tescilli olduğu süre boyunca da beş yıldan daha fazla süre ara verilmemelidir. Dolayısıyla bir kullanım gerçekleştikten sonra asıl aranacak husus bu kullanıma beş yıl ara verilip verilmediği olacaktır.

 

SMK m. 9 gerekçesinde bir adım ileri gidilerek markanın kullanımının markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun ve markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için gerçekleşmesi gerektiği de eklenmiştir. [7]

 

İptal edilen KHK m. 14’te benzer şekilde markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlar ile birlikte kullanılması, ihracat amacıyla mal ya da ambalajda kullanılması yanında marka sahibinin izni ile kullanılması ve markayı taşıyan malın ithalatının da kullanım sayılacağı ifade edilmişti. SMK m. 9/2 hükmünde markanın kullanılması kabul edilecek haller, markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlar ile kullanımı, markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarda kullanılması[8] şeklinde örneklenmiştir Markanın mal üzerinde kullanılmasının yanında reklamlarda kullanılması, marka ile ihaleye girilmesi, faturada, internet alan adında kullanılması halleri[9] ile markanın yeni teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkan sosyal medya hesaplarında kullanılması gibi ihtimaller söz konusu olabilir.

 

Üçüncü fıkrada, markanın marka sahibinin izni ile bir başkası tarafından kullanılmasının da uygun bir kullanım olacağı ifade edilmiştir.

Av. Aslı ÇETİN”

[1] Yargıtay 11. HD 2019/1765 E. 2019/4421 K., 14.6.2019 T., kazanci.com.tr.

[2] Kale, S. Marka Davalarında Yargılama Usulü, Ankara, 2020, s.189-190

[3] Güneş, Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları, s. 217-218

[4] Waelde, C./ Brown, A./ Kheria, S./ Cormwell, J., Contemporary Intellectual Property Law and Policy, Oxford University Press, 4. Baskı, 2016, s. 557

[5] Bahadır, Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, s. 186

[6]Yasaman H./Yasaman Z., Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi Cilt III (Madde 10-32,146-165), Ankara, 2021, s. 2635

[7] 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 9 gerekçesi

[8] SMK m. 9’da “markayı taşıyan malın ithali” markayı kullanma kabul edilen haller arasında yer almamıştır ancak ithalat ve ihracat halinde de malı taşıyan mal henüz Türkiye’de henüz piyasaya sunulmamış olduğundan bu iki hali birbirinden ayırmanın haklı bir gerekçesi olmadığı değerlendirilmektedir. (Çağlar H., Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, 2017, s. 139-154)

[9] Çolak, U. Türk Marka Hukuku, İstanbul, 2023, s.1234

Image by rawpixel.com on Freepik